Fantastik kurgu ya da bilim kurgu alanında ciddi anlamda dünya çapında bir eser verebildik mi?
Dünyayı Kurtaran Adam'a saygılar. Ünlü bir kült film oldu. Cüneyt Arkın'ın içinde bulunduğu işlere hep saygı duyarım. Devam filmini seyretmedim ama duyduğum kadarı ile komedi ağırlıklı bir filmmiş. Cem Yılmaz'ın GORA'sı efektleri ile Dünyadaki emsallerinden aşağı değildi ama o da komik idi.
Cem Yılmaz'ı eleştiriyorum sanılmasın adam işini yapıyor, iyi yapıyor.
Sadece söylediğim şu ki, biz kendimize bilim kurguyu yakıştıramadığımız gibi bilim kurguya ciddi bir göz ile de bakmıyoruz. Sonuçta yarattığımız ya da yapmadığımız ortada.. Oysa yurt dışında sadece bilim kurgu yayını yapan televizyon kanalları var.
Bilim nasıl gelişir? Einstein'a sorarsan hayalgücü ile. Einstein hayalgücü bilgiden önemlidir diye kendisi söylemiş. Arılar yok olunca insanlığın 3 sene ömrü kaldığını da söylemiş. ..Akıllı adam yani, bildiğin bilimadamı değil, harbiden dahi..
Bugün kullanılan pek çok teknoloji ve tasarımı bilim kurguya borçluyuz. Uçak, denizaltı, roketler, avuçiçi bilgisayar, cep telefonu, internet ve diğerleri.. Star Trek-Uzay Yolu dizisi o kadar tutulmuştu ki Amerikalılar halkın imza kampanyası ile ilk uzay mekiklerine Enterprise-Atılgan adını verdiler. Amerikan ordusunda kullanılan-geliştirilmesi devam eden teknolojilerin çoğu 1940 ve sonrasındaki bilim kurgu film ve romanlarından esinle ortaya çıktı.
Japonların robot-sibernetik çalışmalarının temel itici gücü bilim kurgu türünde koca bir derya kadar eser vermiş manga çizgi filmleridir.
Bu ülkenin %75 i genç nüfus; hayalleri olması gereken, geleceğe dair umutları, beklentileri, planları olması gereken koca bir kitle bu.. Peki gerçekten bu genç nüfus bu niteliklere sahip mi?
Olaya at gözlüğü ile bakmayalım, bu ülkenin potansiyeli çok yüksek olsa da o potansiyel engellendiği için halkın büyük bölümü günü gününe karnını doyurabilirse ne ala. Daha en temel ihtiyaçlarımızı -yeme, içme, barınma, giyinme, aile kurma, sağlıklı bir sosyal çevre- sağlayamamışız bu halka. Ben kalkıp sanattan, bilimden bahsediyorum? Delilik.
Deliler de gerek bu dünyaya. Deliler olmadan bu dünya hep aynı kalırdı. Delilerin düşleri olmasa sağlıklı insanlar güvenli ufukların içinde kalır ve o sınırların ötesini hayal edemeden, merak etmeden, hep aynı yerde yerinde sayarak yaşardı.
Bir savaş sürerken insanlara sanat, müzik, kültür gibi kelimeler çok anlamsız ve gereksiz gelebilir ama şunu unutmamak gerekir ki savaşlar da biter ve savaş bittiğinde insanlar sanata, bilime, şarkılara, şiire, edebiyata her şeyden çok ihtiyaç duyarlar çünkü yeniden başlamak için umut ve gelecek vaadi gizlidir burada.
Ülkenin durumu malum. Kimse bizden Amerika ya da Avrupa ayarında onlarca milyonlarca dolarlık bütçeli projeler beklemesin. Film-dizi işi için konuşuyorum, bu ülkede normal filmler bile zor çekiliyor ve kaliteli dizilerin hepsi reyting canavarının midesine gidiyor.. Kaldı ki bilim kurgu film ve dizileri nereye konsun?
İsteyince olur. Örnekleri var. Amerika'dan bir yazar olan J. Michael Straczynski burada sözünü ettiğim zorlukların ışığında bir proje geliştirmiş. Diziyi yaklaşık 3-5 yılda yazmış ve 5 sezon olarak planlamış. Gelecekte geçen bir bilim kurgunun efektler, ortamlar, makyaj vs bütçesini düşünerek hikaye ve ortamları buna göre tasarlamış. BABYLON 5 serisinden söz ediyorum. (Star Trek, Andromeda, Stargate de izledim ama Babylon 5 tadı başkadır.) Seyrettiğim en sağlam bilim kurgu dizisidir ve bilim kurgu izlemeyi seven herkese tavsiye ederim. Bir uzay istasyonunda ve neredeyse tamamı iç mekanlarda geçen bir dizidir. Işıl ışıl efektlerle dolu savaş sahneleri ilerleyen sezonlarda ortaya çıkar ama asıl güçlü yanı hikayesidir. Politika, halklar arası ilişkiler, polisiye-gerilim kıvamında maceralar, entrikalar, kahkaha-mizah, aşk, dostluk, ihanet.. Tam kıvamında harmanlanmış bir dizidir ve sapına kadar da bilim kurgu olduğunu her bölümde gösterir.. (alt yazılısını bulabilir misiniz bilmiyorum ama İngilizceniz sorun çıkarmayacak ise bu linkten bütün sezonların online linklerine ulaşabilirsiniz. http://tv.blinkx.com/show/babylon-5/KlVYOhGfbz6pss55aLmbeQ )
İsteyince oluyor. Türk kahramanların içinde olduğu Türkiye'de geçen ve gerçekçi, inanılır bir bilim kurgu ne roman, ne dizi ve ne de film olarak hayal değil. Sorunları belirleyip çözüm olacak rotayı çizmek önemli olan. (hemen şimdi bir hikaye sallıyorum. Dünya ya bir meteor yağmuru vurmuş ya da bir güneş patlaması ile medeniyet yok olma noktasına gelmiş.. şehirler vahşi orman kanunu bölgelerine dönmüş.. atıyorum misal 50-100 yıl geçmiş aradan.. toz yatışıyor.. şehirler yıkık ve depremler, hava koşulları şehirleri silip gömmüş.. Çadır kentler ve barakalarda ve çoğunlukla koca yeraltı sığınaklarında, mağaralarda yaşam devam ediyor. 3. Dünya savaşı sonrası bir ortaçağ dönemi düşünün.. Bu kıyametten kurtulan küçük sığınak bölgesi halkları kıyamet sonrası hem medeniyeti inşa etmeye çabalıyor hem de orman kanunlarının kabile ve şehir krallıklarına dönüştürdüğü topluluklara karşı yaşam savaşı veriyor. Bunun büyük bölümünü kapalı mekandaki setlerde ya da açık havada-şehir dışında çekmek mümkün. Çok afilli ışıltılı efektlere, uzay gemilerine, uçuk yaratık makyajlarına hiç gerek yok.. Bir polisiye kadar tabanca tüfek sahnesi yeter artar bile... vs, daha da cilalanır bu proje.. İsteyince olur.)
İstemek çok önemli. Bir de saksıyı çalıştırmak. Kolay değil beyin denen o gri kütleyi çalıştırmak. Ama çalışınca iyi oluyor değil mi?
Tembeliz, umursamazız, ve kusura bakmayın ama para ile zekaya birlikte sahip girişimcilere değil dayısı olan girişimcilere sahip bir ülkeyiz. Sanatı sevmiyoruz, bilimi tanımıyoruz. Komik bir halkız ve hayalcilere gülerken aslında sadece kendi kaybolmuşluğumuzu çırılçıplak ortaya döküyoruz; hiç hoş bir manzara değil bunu da bilelim. Gülerken komik oluyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder