Epeydir izini kaybettiğim bir arkadaş geçenlerde izimi buldu. "Kitabın için seninle röportaj yapıcam, sen de yayınlican" diye acayip, garip bir emir verdi. Saçma ama çok eğlenceli buldum. Hem onu görmeyi de çok istiyordum. Iyi oldu, çok güzel oldu. Teşekkürler Rüya(!!) hahaha
(deşifresi biraz zorladı)
*******
L-Beni nasıl buldun. Sesini duyunca ne kadar şaşırdım anlatamam :D
R-Merhaba yabancı. Ben de seni tekrar gördüğüme sevindim :)
L-Seni serseri. Gel buraya. Bir yanak ver.
R-Her zaman çok tokgözlüydün. Sadece yanak mı istiyosun?
L-Beni utandırma. (XOXOXOX Öpücükler ve sarılma.)
R-Sen utanmazsın Levent.
L-Hadi lenn :)
R- :D
L-Yıllar oldu. Aaa, sana nasıl hitab edeceğim. Rüya mı yine?
R-Rüya sence de çok güzel bir isim değil mi?
L-Gerçek adını söylemeye hala niyetin yok mu? (Rüya gibisin demiştim. Adım Rüya zaten demişti. Ama ben hala emin değilim, o kadar tatlı bir oyunbaz ki :D Rüya :) XoX)
R-Gerçek olmadığını nerden biliyosun?
L-Hep bir bilmece gibiydin :)
R-Beraberliğimiz ne kadar kısa sürmüştü ama şu hale bak.. Yıllar sonra yeniden konuşuyoruz ve sanki geçmişte yıllarca sevgiliymişiz gibi.
L-Çokk.. nasıl derler.. Eee.. Hani böyle.. Yoğun..
R-Derin, ateşli, tutkulu, neşeli, acılı, sevgi dolu, şiddetli, yakın.. Bir beraberlikti.
L-Rüya gibiydi. :) Seninle röportaj yapmak istiyorum dediğinde yazar olanın ben olduğumu düşünmüştüm. Kelimeleri hiç fena kullanmıyorsun.
R-O kadar sene üniversiteyi boşuna okumadık. Biraz mürekkep yalamışlığımız var :) Röportaja dönelim. Sen nereye bakıyosun öyle? :D
L-Ne hoş çanta :)
R-Sendeki bu çanta merakı nerden geliyo Levo?
L-Yav bu kızıl saçlarla bu mini eteği uyuzluk olsun diye mi kuşandın? Gözleri de yemyeşil lenslemişsin?
R-Biraz taciz ediyim dedim :D Beğendin mi?
L-Odaklanma sorunu yaşıyorum. Yani sana odaklanmakta sorun yok ama konuşmakta zorlanıyorum. Bu ne biçim röportaj hiç not tutmuyosun sen ya?
R-Ne notu be? Ben ses kayıt yapıyorum. Sen yazıya geçirirsin.
L-Eeh, ne anladım ben bu röportajdan?
R-Beraber olduğun biri var mı?
L-Bir anda özel hayat sorularıyla başladık galiba röportaja? Öyle mi?
R-Kesinlikle öyle. Cevap lütfen! :D
L-... Aslında..
R-:D Adı ne?
L-Sana ne beaa :D (Masa altından ayağa tekme) Aaaaaaahh!!Ohaa, ne biçim çizme onlar öyle. Demir burunlu mu?
R-Adı ne? :)
L-Birisi hem var gibi hem de yok. Karışık bir konu. Bir süredir gözlerimi alan bir hanımefendi var ama bazı nedenlerden henüz konuşma fırsatım olmadı.
R-Beni ayaküstü minibüste tavladın Levo, masal okuma. Nasıl fırsat yaratamıyosun?
L-O akşam, seninle ben.. Bilmiyorum, o akşam gerçekten ben zaten bi acayiptim. Sanki bi değişim geçiriyordum.. Uzun hikaye, bir dolu geçmişi olan bir geceydi o.. Ve o minibüse bindiğimde, sen karşıma o gözlerle çıktığında.. Bir anda.. Hem, :D Bi kere sen tavlanmaya dünden razıydın zaten. Gözlerin gözlerimi esir almıştı.
R-Terbiyesiz! :D Nasıl konuşuyon sen öyle! Beni nasıl bi kız sanıyosun sen! :) Elimi ilk tutan sendin! (masa altından bir tekme daha)
L-Alooo, acıtıyo. Mosmor etcen bacaklarımı. Harbiden, demir uç mu var o postallarda?
R-Neden konuşmuyosun? Şu hanımefendiyle. Düzgün birisin sen Levo. Senden iyisini mi bulacak?
L-Teşekkür ederim Rüya hanım. İltfat ediyosunuz.. Ve.. Çıktığı biri var.
R-Bana çocuğu göster, ben onu ayartıyım, sen fotoğraflarımızı çekersin. Sorun hallolur :D
L-Geçen yıllarda epey bi militanlaşmışsın :D Zaten sağlam pabuc değildin :)
R-Ya.. İyilik de yaramıyo sana :D Ama tek neden çıktığı birinin olması değil, değil mi? Levo?
L-Bu sonuca nasıl vardın Rüya hanım? :)
R-Senin gibi birini daha tanıyorum, Levent. Çok benziyosunuz. Senin ne düşündüğünü biliyorum. Nasıl düşündüğünü biliyorum. İkinize de çok kızıyorum.
L-Çok karıştırma Rüya.
R-Peki.
...
L-Özlemişim seni be Rüya.
R-Canımmm.. Ben de seni.. (oooxoxo)
....
L-Yanlış anlama Rüya, sessizlikten hiç şikayetçi değilim ama..
R-Ne biliyim be. Aman. Birden o günlere gittim. Hem çok uzak hem çok yakın geldi. Sen, ben. Yağmurlu gri günler..
L-Yağmur..
R-Ne oldu?
L-Hiiç. O günler gerçekten çok yağmurluydu değil mi?
R-.. Evet. Bardaktan boşanır gibi.. Ama bizim için sorun değildi. Zaten evden pek çıkmamıştık :D
L- :D Doğru. Sadece birkaç gün. Düşününce bu kadar kısa sürede bu kadar yakın olmamız çok inanılmaz geliyor..
R-Romanını gördüğümde çok sevindim. O günlerde çok sıkı çalışıyodun. Sonunda hayalini gerçekleştirmen çok güzel :)
L-Okudun mu len?
R-Evet. Çok beğendim. İlk romanın olmasına rağmen çok güzel yazmışsın.
L-Cadı, Okumadan sallıyosun :D
R-Aa, sana ne yalan borcum var be. Bak şimdi. (Rüya anlatır, anlatır, anlatır, sorulara cevap verir.)
L-Harbiden okumuşun lan.
R- :D
L- Cidden nasıl buldun?
R-Önemli karakerler içinde hiç hatun yok. Not kırıyorum. İlk yarıda senin de dediğin gibi olaylar yavaşça örülüyor. Not kırıyorum. Biraz ağır kalıyor bu ilk bölüm. Sonra ikinci yarıda epey hareket oluyor. Buraları iyi :D Tam benlik. Başkötü bir karakterin yok. Not kırıyorum. Genel olarak iyi, yabancı bi isimle piyasaya verseydin iyi satardı. Şimdi seni zorlayacak.
L-Hikayenin gidişi hanım karakterleri biraz devredışı bıraktı ama devam öykülerde aklımda hatun kişilere biçilmiş önemli roller var. Başkötü meselesine gelince, bu ilk roman Uzun Yol evrenine giriş niteliğinde olduğu için bir başkötü öyküsünden ziyade tarihi bir olayı anlatan bir öykü oldu. Yani Uyanışı anlatan.
R-Susayan kim?
L-Aslında o konuda iki cevap verebilirim. Bir Susayan gerçekten var. Ama bunun yanında bir de asıl olarak anlatmak istediğim savaşın ve de çeliğin ete, kana, cana susamışlığı.
R-Hmmm, Anladımss.
L-Kıymetlimisss?
R-Tolkien'den çok etkilendin mi?
L-Etkilenmem mi? Liseden sonra yani 1996 yazından sonra iki yıl üniversite sınavına gircem diye gezindim durdum. Bu arada Çizgi Romanlar ve Tolkien ile ciddi haşırneşirliğim oldu. Hatta kabaca kendim bi çizgi roman yazıp çizeyim diye denemelerim bile oldu?..
R-Hadi yaa? Cidden mi? Eee, nasıl oldu?
L-Olmadı :D
R-:D Niye ya?
L-Çizecek yetenek ve sabrım yoktu. Bir çizgi romandan dişi ve erkek karakterlerin birer pozunu kopyalayıp üzerlerine kendi yüz-saç-kostüm-silah-vs ekleyerek karakterler tasarlıyordum. Bir ara elimdeki çizgi romanları kullanarak kendi kurgumu yapmayı denedim. Aklımdaki öyküyü resimlemek için tek tek uygun pozları kopya çekip montajla bir öykü kurmaya çalıştım?
R-Hırsızsın lan sen?
L-Rica ederim, lütfen abartmayalım, Rüya hanım. Sadece ödünç aldım. Bir denemeydi. Epey uğraşmıştım hani. Kopyala, gölgelendir, kostümü ayarla, yüzü değiştirmeye çabala.. Epey uğraştım..
R-Sonuç?
L-Çizgi romanla ilişkimin sadece okur seviyesinde kalmasına karar verdim.
R-:D (gülmekten katılıyor Rüya Hanım)
R-Yine de hala ÇR yazabilirsin Levo?
L-İyi bir çizerle kendi bilim kurgu evrenime dair çalışma yapmak isterim doğrusu. Hani şöyle 6 ay 1 senelik 200-300 sayfalık tek bir öyküyle dünya çapında bir iş yapmak fena olmazdı. Haftalık biçimde yayınlanan 30-50 sayfalık ABD ekolünü izlemek yerine kendi Türk tarzımızı oluşturmuş olurduk.. ama.. Maliyet işte beaa :D Böyle bir proje batmayı göze alarak ve aslen yurtdışı hedefle gerçekleştirilebilir. Yurtiçinden hiç umudum yok.
R-Çok karanlık söyledin bunu. Gerçekten bu ülkeden umudu kestin mi?
L-Rüya, benim bu romanım 3-5 senedir internette. 4 Bölüm halinde izedebiyat.com sitesinde yayınlamıştım. 3 bölümü siteden kaldırdım ama o 4 bölüme toplamda 20 bine yakın tıklama var. Kaç yorum yapılmış bir tahmin et?
R-...Hiç ila 10 arasında desem.
L-1 rüya. Bir. Yazı ile ve rakam ile bir. 600 küsür sayfa yazmışım. En azında 20 bin tıklama içinden bir tanesi tamamını okumuştur diyorum. Yahu yarısını okumuş ol. Yav, hadi çeyreğini okumuş ol. Bir iki satır yazmayı çok görmüşler. Emeğe saygı emeğe saygı diyolar nerde bea emeğe saygı? Hiç tıklanmamış olsa eyvallah diyecem, 20 bin tıktan en azında 100 okur çıkar desem Bir tane yorum çıkıyor. Teşekkürler Türkiye, Seni seviyorum. Yok be Rüya, ben yurtdışını hedeflemeyi cidden düşünüyorum. Türkiye daha bu fantastik kurgu ve bilim kurguya hazır değil galiba. Belki de erotik yazmalıydım.
R-Yazmışın zaten:D Hatta erotikten biraz daha öteye mi gitmiş? :)
L-Okudun mu? :D hahaha
R-Bir ara o 1996 öykülerinin gerçeklik derecesini de konuşalım, levo?
L-Yok öyle bi şey. :)
R-Uydurmam mı diyorsun, konuşmam mı diyorsun? :)
L-Tolkien konusu yarım kaldı diyorum..
R-Kaçıyosun Levo :) konuyu değiştiriyosun. Neyse. İzin veriyorum, şimdilik.
L-Tolkien'le tanışmam İzmir'de okuyan bir arkadaşımın bana tavsiyesiyle oldu. FRP konularıyla ilgileniyordu, ben de o aralar kendi Entertainment Company'imi nasıl kuracağıma dair planlar yapıyordum. Yeni bir RPG hasar sistemine dair formüller filan yazmaya çalışıyodum.. Vs.. Sene 1997 ya da 98 idi. Askere gitmemden önceki o yaklaşık sekiz aylık dönem yanılmıyorsam. Elime Yüzüklerin Efendisini ilk aldığım ve ilk sayfaları devirdiğim andan itibaren hayatım bir daha eskisi gibi olmadı. Gülme lan. :D Harbiden öyle. Hayatım kaydı desem bir bakıma yeridir. :D zaten meyilliydim, hayallere, rüyalara tutkun bir yapım vardı.. Ne biliyim belki de yengeç burcunun laneti ya da ismimin numerolojik sonucudur.. ya da ikisinin bir birleşimi.. Her neyse yav.. Askerlik süresince Hobbit kitabı ve Conan çizgi romanlarıyla geçen günlerde Uzun Yol dünyasının temellerini atan notlar almaya başladım, hikayelere dair fikirler ürettim. Kaba bir mitolojinin temellerini attım. Tolkien gerçekten yönümü göstermiş ve beni cidden üretmeye yöneltmiş bir yazardır.
R-Salvatore'yi de okumuşsun.
L-Sen nerden biliyon Salvatore'yi kız?
R-Bir dönem hastasıydım. Sonra öldürdüğü herkesi geri getirmeye başlayınca sıkıldım. Gerçekten yaa, çok baydı.
L-O konuda katılmak zorundayım. Ben dahil pek çok hayranı aynı şeyi söylüyor. Adam karakterlerine kıyamıyor :D
R-Sen kıyacan mı? Yani mesela Merkulin ya da Elvin, Ronnir, Jullis için planların var mı?
L-Aradaki öykülerin hepsine dair notlarım yok ama öykülerin bir döneminin sona bağlanmasına dair planlarımdan ne yazık ki bütün kahramanlarım sağ çıkamayacak.
R-Ronnir'e dokunursan gözünü oyarım Levo!
L-Cüce sevici seni :D
R-Levo, ciddiyim.
L-Hadi lenn. İpucu yok. Gereken yerde kahramaların bazıları diğerlerinden daha büyük bedeller ödeyecek. Kalmak mı daha büyük bedel gitmek mi kim bilir?
R-Meraklandım şimdi! Yazmaya başlasana be. Ne oyalanıyosun? Hadi hadi çabuk :D
L-Rüya, heralde tek hayranım sensin. Yanlış anlama ama kişiye özel kitap yazmak epey zahmetli. Zaman ve emek demek yazmak. Karşılığında maddi bir şeyi bırak iki satır eleştiri ya da beğeni duymayınca işler daha da zorlaşıyor.. Karanlığın içinde bir yere varmadan boşa kürek çekiyorsun. Anlatabiliyor muyum? Yazmanın laneti bu. Bazen çok çok zorlaşıyor. Yazmak ayrı dert, yazamadan yaşamak ayrı dert.
R-Anlıyorum.. Nasıl yazıyosun?
L-Hikayeyi ya da konu olacak düşünceyi önüme alıyorum. Derin derin düşünüyorum. Notlar alıyorum. İlk önce içimde duygusunu ve müziğini geliştiriyorum. Hikayelere dair parçalar bir kocaman yapbozun parçaları gibi içimde yığılı oluyor. Saçıyorum ortalığa ve yavaş yavaş notlar alarak düzenleyerek, notları geliştirip büyük resme doğru yavaş yavaş yol alıyorum. Resim karakalem haliyle ortaya döküldükten sonra renkli haline geçiyorum; yani yazmaya başlıyorum.
R-Yani bütün hikayeyi aklında yaratıp sonra yazıyosun. Zor olmuyor mu?
L-Aslında kolay oluyor ama bazen kazacıklar oluyor :D
R-Kazacıklar? :)
L-İlk aldığım notlar ile Susayanın Uyanışı arasında bazı yerlerde bana göre büyük farklılıklar var. Bir kez yazmaya başladıktan sonra hikaye kendisi de kendine biraz yön vermeye başlıyor, ilk başta farkında olmadığın yönlere kayma da söz konusu oluyor :)
R-Roman biraz kalın değil mi, Levo? 600 sayfa?
L-Ne güzel Levo diyosun:)
R-Sulanma lan. Abime söylerim. Hahaha :D
L-İyi be. Kalın değil. Ben daha hızımı yeni almıştım ki macera bitiverdi.
R-Ne kadar zamanda yazdın?
L-Notlarını almak ve yazmak toplamda 6 ila 9 ay gibi bir süre aldı. Bir yandan çalışıyordum bir yandan yazıyordum.
R-Aynı işte misin? Otomobil lastiği satışıyla uğraşıyordun?
L-O iş yürümedi. Bir arkadaşımın dükkanıydı. Zaman içinde artık ayrılmamın daha iyi olacağı bir noktaya geldim.
R-Evet, bazen öyle oluyor. Ben de bir arkadaşımla kısa süreli bir iş macerasına giriştim. Arkadaşını kaybetmek istiyorsan onunla çalışacaksın :)
L-İlla öyle olacak diye bi şey yok ama karşılıklı emek istiyor. Her neyse..
R-Sonra ne yaptın, LEVO :D ?
L-Cızzzzzz.. Haha :) Çizme yok, postal yok! Şaka şaka :) sonrası karanlık. Kaldırım mühendisliği dalında yüksek ihtisas yaptım. Bir çalıştım, iki işsiz gezdim, bunaldım, yoruldum, dibi arayıp durdum ama dip hiç kolay gelmedi.. Denemeler yaptım, öyle yapayım, bunu yapayım, şu işe el atayım, bu yarışmaya tasarım yollayayım derken battıkça battım. Dibi çok aradım, dibe vurayım da dipten güç alıp çıkmaya başlayayım diye çok uğraştım. Zor oldu.
R-Ama olmuş gibi? Öyle mi? Oldu di mi Levent?
L- :D Tam oldu diyemem. Yok, olmadı. Bütün ülke gibi ben de batıyorum, ülkeyle aramızdaki fark onun henüz bunun farkında olmayışı.. neyse.. Siyaseti geçelim, şimdilik geçelim.. Aaa, Nefes alacak kadar su yüzüne çıktığımı söyleyebilirim ama batma mevzusunu kapatmış görmüyorum kendimi. Şu aralar kendimi güç bela yüzeyde tutacak kadar kulaç atabiliyorum, Rüya. Otomotiv sektöründeki bir firmada kalite temsilcisi olarak görev yapıyorum. Gülümsemeye çalışıyorum. Günün ve güneşin tadını çıkarıp anın neşesini yakalamaya, hayattan zevk almaya çalışıyorum. Ama geleceğe dair ne kadar çok umutlanmak istesem de gelecek çok fazla belirsiz. Bugün ve şu andan ötesi benim için yok. Yarınım gelmeden önce benim için yarın diye bir şey yok.
R-Depresyonda mısın sen ya?
L-Geçtiğimiz yıllarda bir ara şişenin dibine vurma misali kabuğuma sımsıkı çekilmiş olabilirim ama şu anda gayet başım dik. Gülümsüyorum :D Sadece bu aralar farkında bir gerçekçiyim, çevremi ve kendimi daha iyi görüyorum. Biraz idealistim, hayalciyim. Bir hayalim var, içimde bir isteğim, bir ülküm var. Ve dünya hayalcilerin hayallerini kolay kolay kabul etmeyen bir bünyeye sahip. Hayata bir bakışım var ve bu yolda kendi yolumda kendi tarzımda yürüyebilmek için çabalıyorum. Ve bu hiç ama hiç kolay değil, yoruluyorsun, umutsuzluğa kapılıyorsun, yere düşüyorsun, tekrar kalkmak için uğraşıyorsun. Yine de bütün acılarına rağmen kendi içinde garip bir huzuru ve mutluluğu olan, garip bir tatmin duygusu olan yalnız, çilekeş bir arayış bu.
R-Susayanın Uyanışı senin kendi felsefeni mi yansıtıyor?
L-Susayan'ın Uyanışı çok kötüye giden bir dünyada iyi kişilerin gidişi değiştirmek için harekete geçmesini, bir yola baş koymasını anlatıyor. Güçlerin birleşmesinin hikayesi bu. Bazen gerçekten inanıp imkansız bir yola baş koyduğunda ardından gelenlerle birlikte bu yolu açabilmenin hikayesi bu. Aksiyon, macera, büyü, entrika, dostluk, karanlık, ışık.. Hepsi var. Düşmanlık da var, merhamet de..
R-Yayıncın Cinius.
L-Evet. Yıllar içinde birkaç yayıncıya dosya gönderdim, telefon açtım, mail attım. Cevaplar olumsuzdu ya da cevap yoktu. Yerli yazarlarla bu aralar çalışmıyoruz, ilk kitabınız, bu tür yayınlamıyoruz, kriz var, yanıt vermiyoruz, yayınlanmaya değer bulmadık, şu aralar çok doluyuz.. Vs. Bir süre epey bir moralimi bozdu bu cevaplar ama sonra Cinius'u çevrede görmeye başladım. Lakin araya maddi şartlar ve başka uğraşlar girince biraz zamana kaldı kitap işi. Sonunda Cinius'la çalışmaya karar verdim ve dosyamı gönderdim. Konuştuk, anlaştık. Destekli Kişisel Yayıncılık denen bu hadiseyle kitabın basım masraflarını üzerime aldım ve gerisini Cinius benim de fikirlerimi alarak kendisi halletti.
R-Kitabını kitapçılarda bulamadım.
L-Benim seçtiğim Cinius yayın paketinde sipariş üzerine basım söz konusu. Şu anda kitapevleri ya da internet alıcıları kitabı netkitap.com'dan (ya da diğer kitap satış portalllarından)sipariş ettikten sonra kitap basılıyor ve adrese gönderiliyor.
R-Satış rakamların ne civarda Levent?
L-Şu anda benim yakın çevreme ücretsiz dağıttığım 50 tanenin ve Cinius'un anlaşma gereği sahip olduğu 100 kitap dışında pek bir hareket yok. Sanıyorum Cinius'un elindeki o 100 kitabın bitmesi bu hızla bir 5 sene kadar alır :)
R-Bu can sıkıcı Levo..
L-Açıkçası aynen öyle. Bir Harry Potter olmayı beklemiyordum doğrusu ama bu kadar da zayıf kalmayı da ummuyordum. Sanırım reklamsızlık vurdu beni.
R-Reklamsızlık?
L-Satın aldığım yayın paketinde reklamı hem önemsemedim, hem zaten o ara elim de biraz sıkışıktı. O kadar paraya bu kadar düdük çalabildik. Şu aralar bir reklam paketi almayı düşünüyorum ama düşünüyorum.. Belki de kitabı doğrudan İngilizceye çevirttirmeliyim ya da daha düşük maliyetle erotik öykü türüne yönelmeliyim? Ne dersin rüya, erotik yazabilir miyim?
R-Bana kur yapmıyosun di mi? :)
L-Abine söylicen mi?
R-Seni artık başka türlü seviyorum Levo :)
L-Biliyorum, ben de öyle hissediyorum. Ama bu hala taş gibi hatun olduğunu söylemem engel değil :D Cidden tam bir katilsin, ne sporu yapıyosun?
R-Yüzüyorum Levo :) Suya bayılıyorum :)
L-İğrenç. Jaws günlerimden bu yana suya karşı bir soğukluk duyuyorum.
R-Yüzme bilmediğindendir :D
L-Sana ne zaman söyledim yüzme bilmediğimi:)
R-Aşk şarabı içmesi hoştur şaşkın, şarap peşinden koşmak boştur şaşkın. Sarhoş olunca çok tatlı oluyosun.
L-Bu röportajın rengi değişmeye başladı Rüya hanım. Kırmızıya dönüyor.
R-Nasıl yani, Levent Bey?
L-Şarap kırmızısı, kan kırmızısı, günbatımı kırmızısı.. Kırmızı işte. Güzel bi renk.
R-Anladımssss.. Ama tam anlamadımssss.. Peki. Bilim kurgunu okudum. Bilim kurgu türünde daha yeni yazıların var. Mesela Diversity Antalya, en yeni Kovan Savaşları öykülerinden birisi. Dilin gelişmiş. Daha akıcı ve daha derli toplu yazıyorsun. Son öykülerine doğru gittikçe Susayanın Uyanışı'ndaki dil ile arasındaki fark hissediliyor.
L-Arada gerçekten zaman farkı var. Belki 6-7 seneye varan bir aralıktan söz ediyoruz. 33 yaşında genç bir yazarım ve yazdıkça değişiyorum. Bu değişimin daha iyiye olması için çabalıyorum.
R-33 genç bi yaş değil Levo. Kendini kandırma lütfen.
L-Yazarlar için genç abisi. Yoksa biz de biliyoz artık bi ayağımızın yavaş yavaş çukurda olduğunu. Hafiften göbek tutmaya başlıyoz sanki, metabolizma hooop yaşlanıyon diyo, rejim diye alarm verdim kendime.
R-Adı ne?
L-Bela mısın arkadaş? :)
R-Yaa, Levo:D Adı ne? Nasıl biri? Güzel olduğu kesin, sen güzelden anlarsın, da.. Nasıl? Anlatsana? :D
L-Yorum yok. No comment.
R-Yaa var ya, hemen yazar havalarına girdin. Hem de bi de daha satmadan. Olm sen bi satmaya başlasan havadan yanına yanaşılmaz :D
L-Hadi len :D
R-Hahaha :D
L-Hahaha :D
R-Levo, izedebiyat.com'da epey bi yazı yazmışsın. Eleştiri ve denemelerinden bir kısmını okudum. Muhalifsin sen be?
L-Ben kendimi hümanist olarak görüyorum. Ben insanın özünü gürletip özgür olmasından yanayım. Hür irade ile seçim yapma hakkını savunuyorum. Barıştan yanayım, ve barışın ucuz olmadığının bilincindeyim. Kapitalizme, sömürüye, materyalizme, aptal pop kültüre, eğitimsizliğe, ayrıcalıklı kitlelere karşıyım. Ben insandan yanayım. Cidden dünyanın en uzak noktasına bu gün 10 saatten kısa sürede ulaşacak teknolojik imkanlara sahipken ve dünyanın suyu-yiyeceği bütün insanlara yetecek ölçüdeyken bugün hala insanlar açlıktan ve susuzluktan ölüyorsa... Bir yerlerde çok önemli bir şeyi kaybettik demektir. İnsanlığımızı kaybettik. Ve herkes dilini de kaybetti. Sus pus olduk. Sesimiz çıkmıyor. Teslim olmuşuz. Korkak olmuşuz. Bize dokunmayan yılan bin yaşasın diyoruz ama fark etmediğimiz o yılanın kararlı biçimde bize doğru ilerlediği. Devekuşu gibi başımızı kuma gömebiliriz ama bu gerçeği değiştirmeyecek. Gücümüzü tekrar keşfetmek zorundayız. Biz güçlüyüz. Sadece sesimizi çıkartıp bağırmaya ihtiyacımız var; "Ben insanım!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder