31 Ağustos 2013 Cumartesi
Uzun bir aradan sonra selam vermeye geldim...
Uzun Yol ve Kovan Savaşları evrenlerine yeni diyarlar ekleme çalışmalarım sürüyor. Rodos Cadısı hikayesi büyük ölçüde hazır olsa da yazmaya başlamadım ve sanırım hiç yazmayacağım. Ama bu öykü üzerinde çalışırken aldığım notlar ile evrenini epey geliştirdim ve geliştirmeye zaman zaman devam ediyorum; Buradan başka hikayelere atlayabilecek bir evren doğuyor. Zombi Dünyama dair başka öykülere dair bir iki fikrim var ama şimdilik o konu yavaş.
İş hayatımdaki sisli dönemden yakın zamanda çıkmama imkan verecek adımların sonuna geliyorum. Tutturursam epey bir rahat nefes alacağım.
Sıkıntı olmaz olur mu? Ülkemin durumundan etkilenmeyecek kadar gamsız ve bana dokunmayan yılan bin yaşasıncı değilim ki.
Bu ülkede Atatürkçüler eceliyle ölmez, denir ya... Ecel dediğin nedir be gülüm. Herkes ölür, herkes yaşar mı ki? Bütün mücadelemiz bu yüzden değil mi? İnsanca yaşayacağımız bir dünya yaratma mücadelesi değil mi aldığımız her nefes.
Cesaret... İlginç bir kavram cesaret. Aptallıkla olduğu kadar küstahlıkla da çok yakın bir çizgide ilerliyor.
Korkaklık... Keskin bir suçlama cümlesi. Kanuna uymak, doğru olanı yapmaya çalışmak, hakka saygı göstermek... Korkaklık bazen çok karışık bir hal alıyor.
Aşk... Aşk zor. Karşılıksız sevdaya çok karşıyım; bir adım yanaştığım bir adım bana atmıyorsa peşinden koşmam. Tanışmadan imza konuşmaya karşıyım. İlk çayda evlilik için ağız arayanlara çok karşıyım. Daha arkadaşça iki kelam edip edemeyeceğimizi görmeden çocuk konusunda olta atılmasına çok karşıyım. Zincirlere karşıyım, sevdiğine kanatlarını vermekten yanayım. Felsefi olarak türü yok olma tehlikesi altındayım.
Yalnızlık... Hem bela hem sadık bir sevgili. Yine de yalnızlığa çok sıkı tutunmamak lazım, yalnızlık bencil ve menfaatçidir. Yalnızlıkta çizgiyi çok aşmamak lazım, tedavi için iyidir ama bağımlılık yapması kötüdür.
Gülümseme... Gül be gülüm. Gül. Güldükçe güzel günlere, aydınlıklara çıkacağız. İçindeki direnişe umut katmaktan vazgeçme :D Hayatın bütün kötülüklerine rağmen umuduna sımsıkı sarıl.
14 Şubat 2013 Perşembe
Youtube Şakası
Youtube hesabıma bir video yükleyeyim diye girmeyi denedim. Karşıma Copyright School-Telif hakkı okulu diye bir zıkkım çıktı.
Şimdi bu anasını sevdiğimin şeyi niye karşıma çıkmış biliyon mu sevgili okur? Çünkü işte 5-6 senedir filan yüklediğim ilk ve tek video olan bir EGE Karanlıktan Aydınlığa videosu şikayet edilmiş...
Ulan yüklediğim tek video o, bir çıkarım yok, hak iddia etmemişim... Sadece iyi kaliteli yüksek sesli bir versiyonu olmayan bir şakıya daha yüksek sesli bir versiyon yapmaya çalışmışmışım... Bu Müzik firması şeysi de beni şikayet etmiş. İyi etmiş. Etmeseymiş hakkı kalırmış. Etsin bakalım.
Elmalarla armutları ayırmak lazım. Bu şikayeti işgüzarca ve yersiz görüyorum. Lanet olsun diyorum. Bilmem neresini bilmem ne ettiğimin videosunu kaldıracam kaldırmasına canı cehenneme de bu ziktimin Youtube Telif Hakkı Okulu şeysi önüme ziktimin bir testini çıkarıyor ve bug mı oldu ne olduysa ziktimin sayfasını geçemiyorum. Bir şey değil sallayacam ziktir et hesabı diyecem de anasını sevdiğimin firmasının şikayeti yüzünden çalma listelerimi kaybedecem diye canım sıkılıyor. Yoksa çok da fifi...
Neyse, işgüzar milletimden bir kez daha ööööööörghhh dedim. Sizden değilim olum ben. Ya da siz benden değilsiniz. Sevmiyorum böyle insanları. Salak ve öküz insanları, işgüzarları sevmiyorum. Canınız cehenneme.
2 Şubat 2013 Cumartesi
Yeşilgözlü & Zehir (Eski bir öykü)
http://username-bomberman.deviantart.com/art/Solomon-Kane-320034738
http://jeylina.deviantart.com/art/green-eyes-43634032
2008 yılında yazdığım fantastik kurgu türünde bir kısa öyküm.
Yeşilgözlü Şeytan'ın Gecesi...(İzedebiyat sayfalarında okumak için tıklayın)
Dünyalar Zinciri öyküleriyle bağlanması için açık kapı bıraktım ama İldar'da değil de Zincir'in başka bir halkasında-başka bir dünyada geçiyor olması daha muhtemel.
Biraz Solomon Kane, biraz The Witcher, biraz Warhammer, biraz vampir öyküleri... Az ondan az bundan bir şeyler taşıyan bir öykü oldu.
En temel esin kaynağı o aralar severek dinlediğim iki şarkıydı. Kavga dövüş ölüm kalım filan var işin içinde ama aslında acıklı ve aşklı bir öykü.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)